Sürdürülebilirliği nasıl sağlarız ?

Emre

New member
Sürdürülebilirlik ve Yaşamın Değişen Döneminde Bir Hikâye

Bir sabah, şehre doğru yol alırken, yıllardır gittiğim aynı yoldan geçen birkaç adım ötemde farklı bir şey gördüm. Gözlerimde bir parıltı, kafamda binlerce düşünce… O anı yakaladım ve içimden, “Sürdürülebilirlik… Bunu nasıl sağlarız?” diye sordum kendime. Hepimiz için, dünyamız için, ailemiz ve sevdiklerimiz için ne yapabiliriz? Düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Biraz umutsuzluk, biraz umut, biraz da düşünceler… İşte hikâye, bir hayal, bir soru…

Bir Kasaba, Bir Aile: Adam ve Ayşe

Küçük bir kasabada, sabahları baharın mis gibi kokusuyla uyanan bir çift yaşardı. Kasabanın sokakları dar, fakat huzurlu; evler renkli, fakat sadeydi. Kasabanın ortasında bir ev vardı, yıllar içinde birçok kez onarılmış ama her zaman aynı sevgiyle büyütülmüştü. Adam ve Ayşe… Her biri farklıydı, ama kalpleri bir yerlerde buluşmuştu. Adam, kasabanın en zeki işadamı, stratejik bir düşünür, hesap kitap adamıydı. Ayşe ise bir anne, kasabanın en iyi öğretmeni, insan ruhunu okuma sanatında usta, doğayla ve insanla derin bağlar kurabilen bir kadındı. Bu çift, birbirlerinden çok farklı olmalarına rağmen, hayatın gerçeklerini birlikte keşfetmişti.

Adam her gün yeni projeler için adımlar atar, her kararını rakamlarla, verilerle alırdı. Ayşe ise bahçede çiçekleriyle ilgilenirken, çocuklarına geleceğin en değerli dersini veriyordu: "Doğa ile uyum içinde yaşamak, her şeyin sürdürülebilir olması demektir." Adam bu düşünceleri her zaman duyardı ama ne kadar anlatsa da çoğu zaman ‘sonuç odaklı’ bakış açısına sahipti. “Birçok şeyin kısa vadede yapılması gerekiyor, Ayşe. Sonrasında ‘doğa’ diye bir şey kalmaz, biz o zaman ne yapacağız?” derdi.

Bir Akşam, Yeni Bir Başlangıç

Bir akşam, kasabanın eski çınar ağacının altındaki bankta otururken, Ayşe ona bir soru sordu: “Sence bu dünya bizden ne bekliyor, Adam?” Adam önce sessizce düşündü, sonra yanıtladı: “Bizi ilerlemeye, yeniliklere, gelişmeye yönlendiriyor. Ama bunları yaparken, her zaman göz ardı ettiğimiz bir şey var. Kaybettiğimiz şeyler… Neleri kaybettik, Ayşe?” Ayşe gülümsedi. “Sadece tüketimle, aşırı üretimle, kısacası, daha fazla şeyle neyi kazandık ki?”

O an, Ayşe’nin gözlerinde bir parıltı vardı. Adam, Ayşe'nin en derin duygularını anlamaya çalışırken, bir şey fark etti: Ayşe’nin söyledikleri, aslında onun sürdürülebilirliğe bakış açısını anlatıyordu. Adam, her şeyi hızla çözmeye alışkındı, ama Ayşe’nin doğaya olan bağları, ona dünyayı farklı bir şekilde görmeyi öğretiyordu.

Hikayenin Dönüm Noktası: Sürdürülebilirlikten Bir Ders

Bir gün kasabada büyük bir fırtına patlak verdi. Yağmur, kasabanın sokaklarını çamura buladı, rüzgar evlerin çatılarından uçurdu. O gece, herkes evlerine çekildi, herkes korkuyla birbirine sarıldı. Ertesi sabah kasaba, büyük bir tahribatla uyandı. Herkes hayatta kalmayı başarmıştı ama büyük bir sorun vardı: Tüm bu tahribat nasıl onarılacaktı?

Ayşe, sabah erkenden kalktı, bahçesine gitti. Orada oturan bir grup çocukla birlikte, kırılan fidanları, devrilen ağaçları toparlamaya başladı. Adam, o an Ayşe’nin içinde bulunduğu işin aslında ne kadar büyük bir anlam taşıdığını fark etti. O, stratejik bir şekilde yıkılan her şeyin yeniden inşa edilmesinin gerekli olduğunu biliyordu, ama Ayşe, önceliklerinin “doğayı onarmak” olduğunu gösteriyordu.

Ve o sabah, kasaba halkı birlikte işe koyuldu. Ayşe’nin çocukları doğayla ilgilenirken, Adam halkı organize etti, tedarik zincirini yeniden kurdu. Ancak bu kez, işleri yaparken doğanın gücünü ve dengeyi korumaya özen gösterdiler. Bahçelerdeki her ağaç dikkatlice yerine yerleştirildi, toprağa hiçbir kimyasal madde eklenmedi.

O gün kasaba halkı, küçük bir adım attılar ama bu adım, sürdürülebilirliğe giden en doğru yoldu. Adam ve Ayşe, farklı bakış açılarına sahip olmalarına rağmen, birlikte bir şey başarmışlardı. Adam, Ayşe’nin öğrettiği empatiyi ve doğal dengeyi anladı, Ayşe ise Adam’ın pratik çözümlerini ve stratejik adımlarını takdir etti.

Hikâye Sonrası: Bizim Görevimiz Ne?

Günümüzde sürdürülebilirliği sağlamak, kasaba halkının birlikteliği gibi, bizlerin de birbirimize olan anlayış ve işbirliğini geliştirmemizle mümkün. Erkekler stratejik düşünerek çözüm odaklı yaklaşabilirken, kadınlar empati kurarak ve ilişkiler inşa ederek aynı hedefe ulaşabilirler. Her iki yaklaşım da aynı doğrultuda birleştiğinde, karşılaştığımız zorlukları aşabiliriz.

Sürdürülebilirlik, sadece çevreyi korumakla değil, aynı zamanda insan ilişkilerini, üretimi ve tüketimi daha sağlıklı bir hale getirmekle ilgilidir. Adam ve Ayşe'nin kasabasında olduğu gibi, hepimizin farklı yetenekleri ve bakış açıları var. Ama en önemli olan şey, birlikte hareket ederek bu dünyayı daha yaşanabilir kılmamızdır.

Bütün bu düşündüklerimi, sizlerle paylaşırken bir şey daha fark ettim: Her birimizin bu dünyayı daha iyi bir yer yapmak için yapabileceği çok şey var. Şimdi sırada sizde… Kasabanızda, ailenizde, iş yerinizde sürdürülebilirliği sağlamak için ne gibi adımlar atıyorsunuz? Yorumlarınızı duymak için sabırsızlanıyorum.