Ela
New member
Esen Kalmak Ne Anlama Gelir?
Selam forumdaşlar…
Bugün sizlerle içimde bir süredir dönen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazen insan, "esen kalmak" denen o kısa ama derin ifade üzerinde düşünürken, bir kelimenin içine ne kadar çok hayat sığabileceğini fark ediyor. Hani bazen bir vedada söylenir, bazen bir mektubun sonunda yer alır: “Esen kal.” Kimi zaman bir uzaklaşmanın sessiz ağıdıdır, kimi zamansa bir kalma dileği. İşte bu yazıda, esen kalmanın ne olduğunu anlamaya çalışan iki insanın hikâyesini anlatmak istiyorum: Elif ve Deniz’in hikâyesini…
---
Bir Rüzgâr Gibi Geçenler
Elif, duygularını derin yaşayan bir kadındı. Kalbindeki her şeyi kelimelere dökmeden önce hisseder, sonra uzun uzun düşünürdü. Hayatında olan her insana bağlanır, anlamaya çalışır, empati kurardı. Onun için ilişkiler, kelimelerden çok sessizliklerde gizliydi.
Deniz ise tam tersiydi. Mantıkla yaklaşırdı her şeye. Bir problem varsa çözülmeli, bir yol kapanmışsa alternatif bir rota çizilmeliydi. Ona göre duygular, yönetilmesi gereken bir süreçti. Belirsizlikleri sevmezdi, duygusal karmaşalardan kaçar, stratejik düşünürdü.
İkisi aynı ofiste tanışmıştı. Bir proje üzerinde çalışırken, Elif’in detaylara takılan özeniyle Deniz’in çözüm odaklı tavrı çarpıştı. Başta birbirlerine zıt gibi görünseler de, zamanla bu farklar aralarında bir denge yarattı.
Elif, Deniz’in sakinliğine sığınıyor; Deniz, Elif’in duygusal sezgilerinden güç alıyordu. Ama hayat, her dengeyi bir gün sınar…
---
Kırılma Noktası
Bir sabah, ofis sessizdi. Elif, masasında Deniz’in bıraktığı kısa bir not buldu:
> “Bazen çözüm, gitmekte saklıdır. Esen kal, Elif.”
İşte o iki kelime, Elif’in zihninde yankılanıp durdu: Esen kal.
Gitmek… ve ardından kalan birine “esen kal” demek… Bu, bir vedadan çok daha derindi.
Elif önce öfkelendi. “Neden açıklama yapmadan gitti?” diye düşündü. “Birlikte konuşamaz mıydık? Her şeyi çözmek zorunda mıydı?”
Ama sonra anladı. Deniz’in gidişi bile bir çözüm arayışının parçasıydı. O, kalmayı değil, uzaklaşarak dengeyi korumayı seçmişti. Belki kendi yöntemince, Elif’in de huzurlu kalmasını istiyordu.
---
Bir Kadının İç Dünyası
Elif günlerce o notun anlamını çözmeye çalıştı.
Bir sabah günlüğüne şöyle yazdı:
> “Esen kalmak… belki de gitmek değil, gitse bile sevgiyle hatırlamak demek. Bırakılan yerde öfke değil, huzur bırakmak demek.”
Kadınlar bazen kalmayı seçerler; sadece bir insanla değil, bir anıyla, bir duyguyla kalmayı. Elif de öyle yaptı. Deniz’in gidişini kabullenmek yerine, anlamayı seçti. Onun stratejisini değil, niyetini görmeye çalıştı.
Her rüzgâr estiğinde, pencereden içeri giren serin havayı hissettiğinde, Deniz’in sesini duyar gibi oldu:
> “Esen kal.”
Artık bu söz, bir veda değil, bir hatırlatma gibiydi.
Hayatta, her ayrılık bir kayıp değil bazen bir hatırlatmadır: Kendi içinde esen kalabilmek, dışarıdan gelen fırtınalara rağmen…
---
Bir Erkeğin Sessizliği
Deniz uzaklardaydı ama içi rahat değildi. Elif’in kırıldığını biliyordu, ama kalırsa ikisini de tüketeceğini hissediyordu.
Kendince doğru olanı yapmıştı: gitmek, toparlanmak, sonra belki yeniden dönmek.
Ama “çözüm” her zaman planlandığı gibi olmazdı.
Bir akşam, telefonundaki eski mesajları okurken Elif’in yazdığı bir cümleye takıldı:
> “Bazen kalmak, gitmekten daha cesur bir şeydir.”
İşte o an, kendi yönteminin eksikliğini fark etti.
Evet, gitmişti. Ama arkasında bıraktığı kadın, sadece kalmamış; duygularıyla büyümüştü. Deniz çözmeye çalışırken, Elif yaşamıştı.
---
Esen Kalmak: Bir Duruş
Zaman geçti. İkisi de değişti. Yolları tekrar kesiştiğinde, aralarındaki mesafe artık bir eksiklik değil, bir olgunluktu.
Elif ona baktı, gülümsedi:
> “Esen kalmak neymiş, öğrendim sayende.”
Deniz, o sözün içinde hem bir teşekkür hem bir vedalaşma duydu.
O an anladı ki, esen kalmak sadece birine söylenen dilek değil; insanın kendine verdiği sözdü.
“Ne olursa olsun, rüzgârda savrulma; köklerinden kopma.”
---
Forumdaşlara Bir Söz
Belki siz de birine “esen kal” dediniz.
Belki biri size dedi, içiniz burkuldu.
Ama bilin ki o kelimeler, sadece bir ayrılığın değil, bir tamamlanmanın da ifadesi.
Esen kalmak, kalabilmektir — kendi içinde, kendi benliğinde.
Birinin yokluğunda bile, sevginin bıraktığı yerden huzurla devam edebilmektir.
Bu hikâyeyi paylaşıyorum çünkü bazen bir cümlenin içinde bir ömürlük anlam saklı olabiliyor.
Peki siz hiç esen kalmak zorunda kaldınız mı?
Ya da birine “esen kal” derken, içinizden “gitme” diyebildiniz mi?
Yorumlarınızı merak ediyorum forumdaşlar. Belki hepimiz kendi hikâyemizin bir yerinde “esen kal” demeyi ya da duymayı hak ediyoruz…
---
Son Söz
Esen kalmak, bir rüzgâr gibi geçip gitmek değildir.
O rüzgârın estiği her yerde, hâlâ güzel kokular bırakabilmektir.
Çünkü bazen kalmak, sessizliğin içinde bile mümkündür.
Ve belki de en çok o zaman insan, gerçekten…
esen kalır.
Selam forumdaşlar…
Bugün sizlerle içimde bir süredir dönen bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazen insan, "esen kalmak" denen o kısa ama derin ifade üzerinde düşünürken, bir kelimenin içine ne kadar çok hayat sığabileceğini fark ediyor. Hani bazen bir vedada söylenir, bazen bir mektubun sonunda yer alır: “Esen kal.” Kimi zaman bir uzaklaşmanın sessiz ağıdıdır, kimi zamansa bir kalma dileği. İşte bu yazıda, esen kalmanın ne olduğunu anlamaya çalışan iki insanın hikâyesini anlatmak istiyorum: Elif ve Deniz’in hikâyesini…
---
Bir Rüzgâr Gibi Geçenler
Elif, duygularını derin yaşayan bir kadındı. Kalbindeki her şeyi kelimelere dökmeden önce hisseder, sonra uzun uzun düşünürdü. Hayatında olan her insana bağlanır, anlamaya çalışır, empati kurardı. Onun için ilişkiler, kelimelerden çok sessizliklerde gizliydi.
Deniz ise tam tersiydi. Mantıkla yaklaşırdı her şeye. Bir problem varsa çözülmeli, bir yol kapanmışsa alternatif bir rota çizilmeliydi. Ona göre duygular, yönetilmesi gereken bir süreçti. Belirsizlikleri sevmezdi, duygusal karmaşalardan kaçar, stratejik düşünürdü.
İkisi aynı ofiste tanışmıştı. Bir proje üzerinde çalışırken, Elif’in detaylara takılan özeniyle Deniz’in çözüm odaklı tavrı çarpıştı. Başta birbirlerine zıt gibi görünseler de, zamanla bu farklar aralarında bir denge yarattı.
Elif, Deniz’in sakinliğine sığınıyor; Deniz, Elif’in duygusal sezgilerinden güç alıyordu. Ama hayat, her dengeyi bir gün sınar…
---
Kırılma Noktası
Bir sabah, ofis sessizdi. Elif, masasında Deniz’in bıraktığı kısa bir not buldu:
> “Bazen çözüm, gitmekte saklıdır. Esen kal, Elif.”
İşte o iki kelime, Elif’in zihninde yankılanıp durdu: Esen kal.
Gitmek… ve ardından kalan birine “esen kal” demek… Bu, bir vedadan çok daha derindi.
Elif önce öfkelendi. “Neden açıklama yapmadan gitti?” diye düşündü. “Birlikte konuşamaz mıydık? Her şeyi çözmek zorunda mıydı?”
Ama sonra anladı. Deniz’in gidişi bile bir çözüm arayışının parçasıydı. O, kalmayı değil, uzaklaşarak dengeyi korumayı seçmişti. Belki kendi yöntemince, Elif’in de huzurlu kalmasını istiyordu.
---
Bir Kadının İç Dünyası
Elif günlerce o notun anlamını çözmeye çalıştı.
Bir sabah günlüğüne şöyle yazdı:
> “Esen kalmak… belki de gitmek değil, gitse bile sevgiyle hatırlamak demek. Bırakılan yerde öfke değil, huzur bırakmak demek.”
Kadınlar bazen kalmayı seçerler; sadece bir insanla değil, bir anıyla, bir duyguyla kalmayı. Elif de öyle yaptı. Deniz’in gidişini kabullenmek yerine, anlamayı seçti. Onun stratejisini değil, niyetini görmeye çalıştı.
Her rüzgâr estiğinde, pencereden içeri giren serin havayı hissettiğinde, Deniz’in sesini duyar gibi oldu:
> “Esen kal.”
Artık bu söz, bir veda değil, bir hatırlatma gibiydi.
Hayatta, her ayrılık bir kayıp değil bazen bir hatırlatmadır: Kendi içinde esen kalabilmek, dışarıdan gelen fırtınalara rağmen…
---
Bir Erkeğin Sessizliği
Deniz uzaklardaydı ama içi rahat değildi. Elif’in kırıldığını biliyordu, ama kalırsa ikisini de tüketeceğini hissediyordu.
Kendince doğru olanı yapmıştı: gitmek, toparlanmak, sonra belki yeniden dönmek.
Ama “çözüm” her zaman planlandığı gibi olmazdı.
Bir akşam, telefonundaki eski mesajları okurken Elif’in yazdığı bir cümleye takıldı:
> “Bazen kalmak, gitmekten daha cesur bir şeydir.”
İşte o an, kendi yönteminin eksikliğini fark etti.
Evet, gitmişti. Ama arkasında bıraktığı kadın, sadece kalmamış; duygularıyla büyümüştü. Deniz çözmeye çalışırken, Elif yaşamıştı.
---
Esen Kalmak: Bir Duruş
Zaman geçti. İkisi de değişti. Yolları tekrar kesiştiğinde, aralarındaki mesafe artık bir eksiklik değil, bir olgunluktu.
Elif ona baktı, gülümsedi:
> “Esen kalmak neymiş, öğrendim sayende.”
Deniz, o sözün içinde hem bir teşekkür hem bir vedalaşma duydu.
O an anladı ki, esen kalmak sadece birine söylenen dilek değil; insanın kendine verdiği sözdü.
“Ne olursa olsun, rüzgârda savrulma; köklerinden kopma.”
---
Forumdaşlara Bir Söz
Belki siz de birine “esen kal” dediniz.
Belki biri size dedi, içiniz burkuldu.
Ama bilin ki o kelimeler, sadece bir ayrılığın değil, bir tamamlanmanın da ifadesi.
Esen kalmak, kalabilmektir — kendi içinde, kendi benliğinde.
Birinin yokluğunda bile, sevginin bıraktığı yerden huzurla devam edebilmektir.
Bu hikâyeyi paylaşıyorum çünkü bazen bir cümlenin içinde bir ömürlük anlam saklı olabiliyor.
Peki siz hiç esen kalmak zorunda kaldınız mı?
Ya da birine “esen kal” derken, içinizden “gitme” diyebildiniz mi?
Yorumlarınızı merak ediyorum forumdaşlar. Belki hepimiz kendi hikâyemizin bir yerinde “esen kal” demeyi ya da duymayı hak ediyoruz…
---
Son Söz
Esen kalmak, bir rüzgâr gibi geçip gitmek değildir.
O rüzgârın estiği her yerde, hâlâ güzel kokular bırakabilmektir.
Çünkü bazen kalmak, sessizliğin içinde bile mümkündür.
Ve belki de en çok o zaman insan, gerçekten…
esen kalır.